Londra’dan Varşova’ya uygun fiyatlı uçak biletlerinin oluşu bize hafta sonu için bile Polonya’ya gidebileceğimiz fikrini veriyor ve Aralık ayının ilk hafta sonu için Varşova biletlerimizi alıyoruz.
Ilık bir Aralık gecesi sabaha karşı yola çıkıyor Londra Stansed Havaalanı’ndan Varşova Modlin Mazovya Havaalanı’na 2 saatlik bir uçuş ile ulaşıyoruz.
VARŞOVA GEZİLECEK YERLER, EN İYİ RESTORANLAR
Havaalanından şehir merkezine Modlin adlı şirketin express otobüsleri ile gidiş dönüş kişi başı 50 Zloty (yaklaşık 40 TL) ücret vererek ulaşıyoruz. Polonya bir schengen ülkesi olmasına rağmen para birimi Zloty (PLN). Gezimiz kısa olduğu için paramızı zlotiye hiç çevirmiyor, herşeyi kredi kartı ile halledebiliyoruz.
Modlin otobüsleri bizi şehrin merkezi olarak adlandırılan Palac Kultury-i Nauki’de indiriyor. Hazır yamacında iken Varşova’da görülmesi gereken önemli yerlerden biri olan Kültür ve Bilim Sarayı fotomuzu alıyoruz.
1 – KÜLTÜR VE BİLİM SARAYI (PALAC KULTURY-I NAUKI)
Polonya’nın en yüksek yapısı olan saray esasen Stalin tarafından kendisi için inşa ettirilmiş ancak kullanabilmesi kısmet olmamış. Şehrin merkezinin etrafında yapılandırıldığı diğer adıyla Stalin Sarayı kamunun ziyaretine açık. Kişi başı 20 PLN ödenerek 42 katlı yapının 30. katına çıkılıp şehir kuşbakışı izlenebiliyor.
Varşova geniş binaları ve caddeleriyle bizde Moskova’ya benzer bir doğu bloğu ülkesi izlenimi yaratıyor. Caddelerden karşıya geçmek için alt geçit bulmak, yön sormak için ingilizce bilene rastlamak zor zanaat.
Otelimiz bu noktaya yürüyüş mesafesinde. Yolda rastladığımız Ali Baba Kebap’ın vitrinindeki döneri görünce gözümüz dönüyor, daha Polonya mutfağını tanıyamadan Türk mutfağına dalıyoruz. Sen misin yurt dışına seyahate gittiğinde Türk restoranında yiyenlerle dalga geçen. Al işte! Et döner, kasap döner, gün gelir hesap döner.
Otelimiz gayet iyi, odalar yenilenmiş, pek cici. Odaya eşyalarımızı bırakıp çıkıyoruz diycem de zaten toplam iki adet standart sırt çantası ile geldik, sadece içlerini hafifletiyoruz. Saat daha 15:00 ve hava kararmak üzere. Şaka gibi. Bu kez tramvaya biniyor, 10 15 dakika içinde Varşova’nın eski şehir merkezine ulaşıyoruz. İkinci Dünya savaşında şehir yerle bir olduğu için eski şehir merkezi sonradan renove edilmiş. Yani aslında pek de eski sayılmaz. 🙂 Olsun biz yine de çok beğeniyoruz.
2 – ESKİ ŞEHİR (STARE MIASTO)
Unesco Kültür Mirasları listesine dahil edilmiş olan eski şehir meydanı, lokal ismi ile Stare Miasto’da, noelin yaklaşması sebebiyle tam bir bayram havası hakim, hangi kareyi fotoğraflacağımızı şaşırıyoruz. Çocuklar kâh baloncu ablaların köpük balonlarını patlatıyor, kâh ışıltılı trenlere biniyorlar. Onlar mutlu olunca biz daha da mutlu oluyoruz.
3 – RESTAURANT PORTRETOWA
Karınlar acıkmaya başladı bile. Trip Advisor’dan gözüme kestirmiş olduğum restoran PORTRETOWA’ya girdiğimizde bir Polonyalının evinde misafirliğe gelmiş gibi hissediyoruz. Geleneksel yemeklerden denediklerimiz, sosis ve yumurta eklenen EKŞİ ÇAVDAR ÇORBASI ve mantının Polonya hali PIEROGI. Kıymayı hamur ile sarıp sarmalayıp löpletmeyi sevmeyen millet yok gibi. 🙂
4 – NOWE SWIAT, RESTORAN ZAPIECEK
Yemekten sonra Old Town sokaklarını arşınlıyor, Varşova’nın İstiklal Caddesi olarak tanımlayabileceğimiz NOWE SWIAT’a doğru uzanıyor, cadde boyunca ışıl ışıl ilerliyoruz. Yine Polonya mutfağından lezzetler sunan ZAPIECEK adlı restaurantın dışarıdan da görünen ambiyansı hoşumuza gidiyor, kapısında sıra olmasına rağmen beklemeyi göze alıyor, bir süre sonra kendimizi kavrulmuş soğan yatağındaki sosislere ve yine yeniden pierogilere gömülmüş buluyoruz. Mmm, buradaki pierogiler daha bile başarılı. Restoranın çocuk oyun alanı da varmış. Oldu o zaman diyor, birer bira daha söylüyoruz. 🙂
Yol yorgunuyuz malum, geziyi daha fazla uzatmıyor, tramvaya atladığımız gibi otelimize dönüyoruz. Ertesi sabah Hotel MDM’nin şık kahvaltı salonunda keyifli bir kahvaltı ediyoruz. Ekşi mayalı ekmekler Polonya’da otel kahvaltısında bile var, bizim oralarda niye yok, hayıflanıyoruz.
5 – LAZIENKI PARK
Bugünkü gezi rotamızın başlangıç noktası Lazienki Park. Devasa bir ormanlık alanın içinde ağaçlar, göletler, göletlerdeki kuğuları besleyen çocuklar, sincaplar, kendilerini doğanın kollarına bırakmış insanlar, hatta göletin dibinde kışın kralın dinlenmesi için kullanılan kocaman bir saray. Burası muhteşem…
Uzunca bir doğa yürüyüşü sonrası yönümüzü tekrar şehir merkezine doğru çeviriyoruz. Yürümekten yorulmuş çocukların isyanına kulak veriyor, Polonya’nın en iyi dondurmacısı Grycan Cafe’de dondurma ve kahve molası veriyoruz. Yerel bir lezzet olan Rurka Z Bita Smietana yani kremalı puronun tadına bakmadan geçmiyoruz.
6 – RESTAURANT U SZWESKA
Eski şehir meydanında son kez dolaşıyor, Noel Baba ile pozumuzu alıyoruz. Otelimizin hemen yakınlarındaki U SZWESKA adlı restoran da oldukça popüler. Çok büyük bir mekan olmasına rağmen kapısında her daim sıra var. Son yemeğimizi de burada yesek ya diyor, masamıza oturduğumuzda kendimizi Polonya’da değil adeta Bavyera’da imiş gibi hissediyoruz. Dev bardaklardan biralarımızı yudumluyor, pirzola, sosis, patates, artık ne getirirlerse gömülüyoruz.
Bu restoranda da çocuk oyun alanı varmış. Hem de bir abla bildiğimiz kesmeli biçmeli aktivite yaptırıyor. Çocukları yemek zamanı masaya gelmeleri için ikna etmekte zorlanıyoruz. Ne güzel yahu. Arasan bulamazsın. Birlikte yaptıkları Noel şapkalarını kafamıza takıyor, U SZWESKA ile de vedalaşıyoruz. Yine Kültür ve Bilim Sarayı’nın önünden kalkan MODLIN servislerine biniyor, hava alanına doğru yol alıyoruz.
İlk gördüğümüzde ruhsuz bir doğu blok ülkesi izlenimi verse de tanıdıkça Varşova’yı çok seviyoruz. Biraz Almanya, biraz Rusya, gayet canlı ve heyecanlı… Nefis lezzetleri damağımıza, muhteşem görselleri dimağımıza kazıyor, ‘Ne iyi ettik de geldik’ diyoruz . 🙂
Merhabalar. Varsova’ya 3 gun ay?rsan?z yeterli olacakt?r. H?zl?ca gezerim diyorsan?z da 2 gun yeter bence. Ocak ay?nda hayli soguk olur ama, tavsiye etmem dogrusu. Simdiden iyi yolculuklar.