Kışın Büyükada’da Bir Hafta Sonu

Cuma günü işten erken kaçıp 4 vapuruyla adaya geçiyoruz. Kış ortasında bir cuma günü adanın boş olmasını beklerken kalabalık karşısında şaşırıyoruz. Bahardan kalma güneşli ılık havayı fırsat bilen Rumlar, turistler adaya gelmiş, deniz kıyısındaki balıkçıları doldurmuş, şehir ortasında tatil keyfi sürüyorlar. Ahmet’le “Hayat bunlara güzel ya” diye iç geçiriyoruz. Güneş yavaştan batmak üzere olduğundan biz balıkçıların önündeki balık vitrinlerindeki balıkları Doruk ve Dora’ya tanıtmakla yetiniyoruz.

Daha sonra önceden geldiğimiz zamanlarda uğradığımız çarşı içindeki midye tava, kokoreççiye uğrayıp biraz atıştırıyoruz. DD (Doruk ve Dora) ise bu arada bakıcımız Natali’nin hazırlamış olduğu köfteleri götürüyorlar. Sıra geliyor faytonla otelimize gitmeye. Tahmin edileceği üzere kuzuların en sevdiği kısım bu oluyor Sultan ve Ceylan’a binip adanın diğer ucundaki otelimize ulaşıyoruz.

Eşyalarımızı odamıza bıraktıktan sonra hava kararmadan sahile inelim diyoruz ama inene kadar hava karardığı ve indiğimiz yer ağaçlık ve karanlık bir alan olduğu için tırsıp geri dönüyoruz. Otelin önündeki çimenlerdeki ışıklandırılmış süs faytona gire çıka kuzular epey bir eğleniyor. Çocukken eğlenmek ne kolay:)

Daha sonra otelin restoran kısmındaki şöminenin başına geçiyoruz. Ateşi seyrediyor, tavla pullarıyla ve jengayla direkler yapıyoruz. Butik otelimizdeki butik yemeğimizi yiyip odamıza çekiliyoruz. Park yataksız ilk otel gecemizde verdikleri ekstra tek kişilik yatağı iki kişilik yatakla birleştirip family bed yapıyoruz.
Doruk babayla duvar arasında Dora da benimle baba arasında yatıyor. Çocukları uyutalım derken biz de uyuyakalıyoruz ve 1 saat kestirdikten sonra balkonda denize karşı şarap keyfi yapıyoruz. Hava şaşırtıcı derecede ılık.

Ertesi sabah kahvaltı öncesi deniz kıyısına iniyoruz. Kumsalda klasik midye toplama denize tas atma ve foto çektirme ritüelimizden sonra tekrar yukarı çıkıp butik otelimizin butik kahvaltısını edip odamıza çıkıyoruz. Resepsiyondaki ağabeye Sultan ve Ceylan’ı telefonla çağırmasını rica ediyoruz. Ağabeyimiz Sultan ve Ceylan’ı tanımıyor ama başka isimli iki at varmış onları çağırabilirim teklifiyle geliyor, biz de kabul ediyoruz.

Gelen faytonla adanın merkezine dönüyor, sahilde biraz turluyoruz. Hava hala ılık ama yağmur çiselemeye başlıyor. Biz de evimizi özlediğimizden 12 vapuruna binip adadan ayrılıyoruz. Beklentinin düşük tutulduğu, beklenenden daha çok keyif alındığı bir tatil oluyor hepimiz için. Doruk ve Dora ile tüm tatiller çok güzel benim için…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir