Muasır medeniyet seviyesi konusunda Nirvana’ya ulaşmış olan İngilizler hakkında genel intiba soğuk oldukları yönünde olsa da aslında dünyanın en güler yüzlü insanlarından olduklarını söylemek hiç de zor değil. Ben ömrümde bu kadar nazik, bu kadar kibar, bu kadar efendi, bu kadar saygılı bir insan ırkı ne gördüm, ne duydum. İlk başta yadırgadığım ve zamanla alıştığım (malum iyiye alışmak kolay) İngiliz davranış biçimlerini başlıklar halinde özetlemek istiyorum.
Selamlaşma
İngiltere’de yediden yetmişe herkes yolda yürürken karşıdan gelen kişiye gülümsüyerek ‘Mornin’, ‘Hi’, ‘You all right?’ ifadelerinden birini kullanarak selam veriyor. En selamsızları dahi, bir şey söylemese bile gülümsüyor. Bu sisteme alışan bünye, misal İstanbul’a döndüğünde, bir bayan olarak yoldan geçen tanımadığı adamlara gayri ihtiyari gülümsediğinde tahmin edeceğiniz üzere ilginç sahneler ortaya çıkıyor.☺
Trafikte yol verme
İngiltere’de trafik, yol alma değil, yol verme mantığına göre işliyor. Abartmıyorum adamlar adeta ‘Şuradan bir araba çıksa da yol versem’ diye düşünüyor. Şehir içinde sollama yapana neredeyse hiç rastlanmıyor. Sarı ışık yanar yanmaz arabalar duruyor. Uzaktan yaya veya bisikletli görünür görünmez frene basılıyor. Bana en ilginç gelen detay ise selektör mevzusu. Selektör yapmak bizde ‘Bana yol ver!’ anlamına gelirken, İngiltere’de bu ‘Sana yol veriyorum, geçebilirsin’ anlamında kullanılıyor. Türkiye’de araba kullanan bir İngiliz’e selektör yapıldığını bir düşünsenize? 🙂
İngilizlerin yol verme aşkı sadece araç trafiği ile de sınırlı değil. Yaya ve orman yollarında, yaya bisikletliye, bisikletli köpekliye, köpekli bebekliye, herkes birbirine yol veriyor. Yol verilenlerin dilinden ‘Thank you’, veremeyenlerin, dilinden ‘Sorry’ kelimeleri düşmüyor. Herkes kibarlıktan kırılıyor. İşin ilginci İngiliz olmayanlar dahi bu duruma çabucak uyum sağlıyor…
İngilizlerin güleryüzlülüğü içten mi?
Bu kibarlık, bu güleryüz, bu sorry’ler, bu thank you’lar hepsi öğrenilmiş ifadeler evet. Aslında çok sevgi dolu ve sıcak kanlı insanlar değiller. Ama bu rol yaptıkları anlamına da gelmiyor. Çocukluklarından beri ailelerinden bu davranış şeklini görüyorlar, bununla büyüyorlar ve onlar da hayatlarının her aşamasında bu şekilde davranıyorlar. İnsan çevresinden ne görüyorsa o! Bizim için de aynı şey geçerli değil mi?
İngilizler ırkçı mı?
İngiltere’de ırkçılık oldukça hassas bir konu. Yüzyıllar boyunca farklı ırklarla iç içe yaşamış bir ülke olarak ırkçılık yapılmasına müsamaha gösterilmiyor. Okullarda erken yaştan itibaren ırkçılığın bir suç olduğu öğretiliyor. Din, dil, ırk ya da ten rengi ile yapılan espriler dahi tolere edilmiyor. Peki buradan İngilizlerin ırkçı olmadığı sonucuna varabilir miyiz?
Bence durum tam olarak öyle değil. İngilizlerin pek çoğu kendilerini diğer ırklardan üstün görüyor ama ırkçılığın doğru bir davranış şekli olmadığı öğretisinden dolayı bunu belli etmiyorlar. Ama detaylarda gayet net hissediliyor.
Ancak Almanya, Fransa gibi ülkelerin aksine İngiltere’de Türkler özelinde bir önyargı yok. Ya İngilizsin ya değilsin. Polonyalı da olsan Türk de olsan fark etmiyor. Bu durum Türkler için göreceli olarak bir avantaj oluşturuyor.
İngilizlerden dost oluyor mu?
Yok olmuyor. Çünkü İngiltere her ne kadar ırkçılığın en az olduğu ülkelerden biri de olsa, yabancılara bizim bile göstermediğimiz bir saygı çerçevesinde yaklaşıyor da olsalar aslında içten içe kendilerini üstün görüyorlar. Doğu ülkelerini geçelim, adamlar kendilerini Avrupalılardan bile farklı bir yere koyuyorlar. Yaşadıkları yeri Ada, diğerlerini Avrupa olarak tanımlıyorlar. Ne kadar güleryüzlü, saygılı da olsalar mesafelerini hep koruyorlar. Ha misal hafta sonu publarda biraları içip içip kankaya bağladıkları olmuyor mu? Oluyor. Ama alkolün etkisi geçince, kanka etkisi de geçiyor. 🙂 Dolayısıyla ne oluyor? İngiltere’de yaşayan Türklerin ya Türklerden başka dostu olmuyor, ya da diğer milletlerden insanlar ile azınlıkların kenetlenmesinden doğan arkadaşlıklar kuruluyor.
İngilizler çalışkan mı?
İngilizlerin çalışkan oldukları söylenemez ama tembel demek de haksızlık olur. ‘Zora gelmiyorlar’ ifadesi daha doğru. Üzerlerine düşeni yapıyorlar mı? Yavaş da olsa evet. Ne bir eksik, ne bir fazla… Örneğin çok mühim bir proje üzerine çalışılıyor ve o hafta tamamlanması gerekli. Kimse mesaiye kalmak istemiyor ve kalmıyor. Mesai 16:30’da mı bitiyor. Adamlar 16:30 da tasını tarağını toplayıp çıkıyor. E peki işler nasıl yürüyor? E biz ne güne duruyoruz? Bunun için diğer ülkelerden bizim gibi çalışkan arkadaşlar İngiltere’ye transfer ediliyor. 🙂
İngilizlerin Yeme İçme Alışkanlıkları ve Geleneksel İngiliz Mutfağı
Değerli bilgileriniz ile bu ülke hakkında bizlere bilgi verdiğiniz için teşekkür ederim. İngilizleri hiç sevmedim. Tarihte de pekala bunun sebepleri mevcut. Sömürücü bir ülkenin vatandaşından da aynı şeyi beklemek hiç de haksızlık olmaz. Siz de yazılarınızda buna değinmişsiniz. Bu tip ülkelerde yaşamak bana göre işkence. İstediği kadar sakin olsun, kuralcı olsun, sözde medeniyet olsun ki medeniyet orada değil Mezopotamya topraklarında doğdu; hiç mi hiç yaşanılacak yer değil. Sürekli kendinizi ikinci sınıf vatandaş olarak hissetmeniz ve bunu orada kendinizi medeniyet ülkesinde yaşıyorum şeklinde avutmanız çekilecek gibi değil. Aslında bakarsanız Avrupa ülkelerinin nerdeyse çoğunda bu mevcut ancak bazılarında hissetmezsiniz.
Sonuç olarak burada çok daha huzurluyuz ve Türkiye’ye dönmek istemiyoruz. Buna ne diyeceksiniz?
Söylediklerinize yaklaşık 7 aydır burada yaşayan biri olarak neredeyse tamamı ile katılıyorum. Yalnızca ingilizler ile dost olunabildiğine de şahit oldum ve kendim de oldum. Belki küçük bir şehirde (Bristol) yaşıyor olmamızın etkisidir bilemiyorum. Paylaşımlarınız için teşekkürler:)
açıkçası ingiliz bir arkadaşım olmasını isterdim 🙁