Doğu Karadeniz gezimizin 4.Bölümü Artvin Karagöl, Uzungöl, Sümela Manastırı için tıklayın…
Bolaman, Sinop,Safranbolu Gezilecek Yerler, Sümela’dan sonra artık dönüşe geçiyoruz. Hedefimiz Sinop. Yol epey uzun. Allahtan bu kadar tırmanıştan sonra yorgun düşen kuzular 3 saat deliksiz uyuyorlar. Fatsa’ya yaklaşırken uyanıyorlar. Biz de kumsaldaki masalarda yediğimiz pidenin ve ortamın güzelliğini bir kez daha yaşamak için Bolaman’da öğle yemeği molası veriyoruz. Pidelerimiz gelene kadar eşimle denize giriyoruz. Su inanılmaz güzel, göl gibi dümdüz ve ılık… Hava puslu ve bizden başka da denize giren kimse yok. Mavi göle dönüş filmindeymiş gibi hissediyoruz kendimizi:)
Bolaman,Sinop,Safranbolu Gezi Rehberi
Kumsaldaki masamızda pastırmalı, kaşarlı, kıymalı çeşit çeşit pidelerden götürdükten sonra “Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” diyor, yola koyuluyoruz. Fatsa sonrası Sinop’a giden yol o kadar uzun ki “İyi ki denize girmişiz” diye düşünüyoruz. Çünkü oradan böyle mutlu ayrılmamış olsaydık o kadar uzun yola dayanabilirmiydik bilemiyorum. Zavallı kuzularımızın “Yaklaştık mı anne? Yaklaştık mı baba?” diye sormaktan dillerinde tüy bitiyor.
Sinop’a vardığımızda saatlerimiz 21.30’u gösteriyor. Otele gitmeden kendimizi sokaklara atıyoruz. Çünkü hem sıkıntıdan patlamak üzereyiz hem de insanlar evlerine çekilmeden Sinop’u gezebilelim istiyoruz.
Sinop Gezilecek Yerler
5 gün boyunca Karadeniz’in doğusunu gezdikten sonra Sinop’ da kültür şokuna uğruyoruz. İnsanlar Kuzey Ege’deki emekli yazlıkçıların bulunduğu Ayvalık, Altınoluk tadında bir tatil yöresindeymiş edasında deniz kıyısındaki çay bahçelerinde kadınlı erkekli pişpirik oynayıp çaylarını yudumluyorlar, az ötelerinde iki üç minik bar, gençler takılıyor, sohbet edip müzik dinliyor, amcalar sahildeki ufak balık restoranlarında rakı balık yapıyorlar falan, “A aaaaaa” oluyoruz. Ama biz her durduğumuz yerde mıhlamaya ekmeği banıp demli çay içmeye alıştık bir kere, bu yüzden kuralı bozamıyoruz, demli çayımızı içiyoruz:)
Tatil dönüşü annem bana babamla öğretmen okulundalarken birbirleriyle tanışıp aşık oldukları kampın Sinop’da olduğunu hatırlatıyor. Tevekkeli bu ufak tefek Karadeniz İli’ne benim kanım ondan bu kadar çok ısınıyor:)
Dedemizle babaannemiz meşhur Sinop gemi maketlerinden alıp birini bize hediye ediyor ve otelimize gidiyoruz.
Ertesi sabah yağmurlu bir Sinop sabahına uyanıyoruz. Hızlıca kahvaltımızı alıp tarihi Sinop Cezaevi’ni gezdikten sonra İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz.
Öğle suları Safranbolu’ya varıyoruz. Hıdırlık Tepesi’nde panaromik Safranbolu manzarası eşliğinde yine çay yudumluyoruz. Gezinin sonuna doğru biz de karadenizliler gibi çay bağımlısı oluyoruz:)
Safranbolu çarşısını turlayıp, lokumumuzu, cevizimizi aldıktan sonra, meydanda peynirli ve kıymalı gözlemelerimizi ayran eşliğinde löpletiyoruz.
Sonrasında Safranbolu’ya da veda edip evimize doğru yola koyuluyoruz. 3 saat sonra İzmit’e varıyor, bir başka gezelim görelim turunda buluşmak üzere tur arkadaşlarımız dedemiz ve babaannemiz ile vedalaşıyoruz.
Doğu Karadeniz Turumuzu çok çok beğeniyoruz. Turun can alıcı kısımlarından biri benim için kızım ile finaldeki diyaloğumuz oluyor.
3200 km yol gidip 5 ayrı otelde kaldıktan sonra eve geldiğimizde Dora’nın geldiğimize çok da memnun olmadığını hissediyorum. Öyle hissetmesem de onu motive etmek için “Evimizi çok özlemişiz değil mi kızım?” diye soruyorum. Hani insan tatil sonrası evini özler ya.
Dora “Ben hiç özlemedim” diye cevap veriyor.
“Olsun sonra yine tatile gideriz” diyorum.
“Ama hep böyle değişik yerler gezelim, başka başka otellerde kalalım olur mu?” diyor.
otellerde kalmaya devam ediyorum:)