Budapeşte gezi (blog) yazımda sizlere Budapeşte’de ulaşım, konaklama, gezilecek yerler ve restoranları tek tek açıklıyorum.
BUDAPEŞTE HAVALİMANI’NDAN ŞEHİR MERKEZİ ULAŞIM
Çocuklarla Budapeşte Gezilecek ve Görülecek Yerleri keşfetmek üzere Wizz Air ile gerçekleştirdiğimiz rahat bir uçuşla Budapeşte’ye ulaşıyoruz. Budapeşte Havalimanı’ndan şehir merkezine otobüs ve metro gibi ulaşım olanakları bulunsa da iki çocuk, iki valiz ve iki pusetle bizi ancak taksi paklar deyip 25 Euro ücret ödeyip (7500 HUF) yarım saat gibi bir sürede apart otelimize ulaşıyoruz.
BUDAPEŞTE’DE KONAKLAMA
Bu gezimizde merkezde oluşu, genişliği ve uygun fiyatı sebebiyle otel odası yerine bir oda, bir salon, bir mutfak ve bir banyodan oluşan apartlardan birini tercih ediyoruz. Booking.com da Budapeşte için otelden çok bu tarz konaklama var zaten. Prime Aparts’da kalışımız boyunca bu tercihimizden ötürü bir sıkıntı yaşamıyoruz. Aksine kuzular salondaki yataklarına yayılıp çizgi film seyrederken, biz odamızda dinlenebiliyoruz. 3 gece için toplam 167 Euro ödüyoruz. Apartlarda otellerden farklı olarak kahvaltı servisi olmuyor. Kahvaltı olayını da yakınlardaki kafelerde ve pastanelerde hallediyoruz, sorun olmuyor.
Budapeşte’de vakit kaybetmeden sehri hem gezip ve öğrenmek isterseniz buradaki lokal Türk rehber Cem beyi sizlere tavsiye edebilirim. Kendi insanınızla şehri rahat rahat hem gezer hem de eğlenirsiniz. Budapeşte rehberine ulaşmak için buraya tıklayın.
BUDAPEŞTE RESTORAN TAVSİYESİ 1, MENZA
Budapeşte restoran tavsiyelerinden MENZA’ya vardığımızda tam öğle saati tüm masalar dolu, biraz barda bekleyip menüyü inceliyoruz. Cam kenarında çok güzel bir masa ayarlanıyor, oturur oturmaz masamıza boya kalemleri ve boyama kâğıtları geliyor, ne hoş 🙂
Boya ve kâğıt olayıyla gezinin ilerleyen günlerinde de sık sık karşılaşıyoruz. Menüde günün öğle menüsü 1000, ana yemekler 2000, 3000 HUF civarı. Macar para birimi olan Forint’i (HUF) kafada TL ye çevirmek Euro’ ya çevirmekten daha kolay. Direkt iki sıfır atıyorsun. Yani 1000 HUF yaklaşık 10 TL ye denk geliyor. Böyle beyaz masa örtülü, şık bir restoranda öğle menüsü 10 lira mı yani? E süpermiş…
Menza’da hepsi birbirinden leziz, creamy soup, chicken leg, mashed potatoes ve pork chopsla güzelce karnımızı doğurduktan sonra kendimizi sokaklara vuruyoruz.
Pusetleri almakla ne kadar doğru bir karar verdiğimizi daha ilk saatlerde anlıyoruz. Bizim lapacılar 10 dakika yürüyünce yoruldum diye mızırdanıp kendilerini pusete atıyorlar. Bizdeki Bağdat Caddesi kıvamındaki Andrassy Caddesi boyunca yürüyoruz. Yolumuzun üzerinde Budapeşte gezilecek, görülecek yerler listesinin başlarında olan Opera Binası var.
BUDAPEŞTE GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLER
1- OPERA BİNASI
Dünyanın en iyi akustiğine sahip 3. binası olan Macaristan Devlet Opera Binası’nın ihtişamında bir opera izlemek Budapeşte’nin en etkileyici deneyimlerinden olmalı. Önceden Budapeşte’ye gelenler ve çocuklu olduğumuzu bilmeyenler mutlaka bir akşamı burada opera seyretmeye ayırmamızı salık veriyorlar ama çocukla opera olur mu? Gişedeki ablaya soruyoruz, 6 yaş sınırı var diyor. E bizimkiler de 5.5 tan 6, alıyoruz o akşamki opera için 4 bilet (total 6000 HUF/ 60 TL) yaptığımız harekete gülümseyerek, akşamı merakla bekleyerek yolumuza devam ediyoruz.
2 – AZİZ STEFAN BAZİLİKASI
Budapeşte’deki en devasa yapı olmakla beraber aynı zamanda en büyük kilise olma unvanı taşıyan Aziz Stefan Bazilikası’na giriş ücretsiz ancak manzara için terasa çıkmak istiyorsanız 500 HUF (Yaklaşık 5 TL) ödemeniz gerekiyor.Katedrali gezdikten sonra yürüyerek Tuna Nehri kıyısına ulaşıyoruz. Nehrin karşı yakasındaki manzara görülmeye değer. Chain Bridge’e (Zincir Köprüsü) kadar geliyoruz ama artık yorulduğumuz için Buda tarafına geçmiyoruz.
3 – ZİNCİR KÖPRÜSÜ (CHAIN BRIDGE)
Budapeşte Tuna nehri tarafından ikiye bölünen Buda ve Peşte’nin birleşiminden oluşuyor. İki yaka birbirine 9 adet köprü ile bağlanmış. Budapeşte Gezilecek Görülecek Yerler listemizin 2.si Szechenyi Bridge, diğer adıyla Chain Bridge bu köprüler arasında en etkileyici olanı.
4 – VACI UTCA CADDESİ
Peşte kıyısı boyunca sahilden yürüyerek ,Budapeşte’de nereleri gezelim? dediğimizde ilk akla gelenlerden Vaci Utca Caddesi’ne ulaşıyoruz. Burası bizim İstiklal Caddesi kıvamında, araç trafiğine kapalı, sağlı sollu daha klasik tarzda restoran, kafe ve türevlerinin olduğu şehrin en turistik caddesi. Duna Csarda isimli restoranın caddeye nazır masalarına çöküp hazır kuzular pusette uyuyakalmışken birer drink alıyoruz:)
Akşamki opera öncesinde yine tabanvayla apartımıza dönüp biraz dinleniyoruz. Budapeşte’de görülecek çoğu yerin yürüyüş mesafesinde olması çok hoşumuza gidiyor.
Ailecek Budapeşte’ye gidecekseniz Budapeşte Havalimani transferi; Estergon kalesi turu ve çigan gecesi gibi organizasyonları icinde yine burada yaşayan Budapeşte rehberi Cem beyden yardım isteyebilirsiniz. Budapeşte rehberine ulaşmak için buraya tıklayın.
ÇOCUKLARLA OPERA MACERAMIZ 🙂
Operanın 3 saat süreceğini biliyoruz ama bizimkilerin ne kadar dayanabilecekleri konusunda bir tahminimiz yok. Başlangıçtan 15 dakika sonra kızın dudak büküp “Ne biçim bir şeymiş bu” demesi tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor. Arada operaya bir iki folklorik tema eklenince dağılan dikkatleri toplanıyor derken 45 dakikayı buldurup salonu terk ediyoruz:) Eh, hiç fena değil:)
Akşam yemeği için restoran listemden Macar mutfağı ve geleneksel müziği ile meşhur Restaurant Matyas Pince’i seçip buluyoruz, maalesef yer yok, hemen yakınında Restaurant Taverna Dionysos var, orada da yer yok. İstediğimiz gibi bir restoran ararken oradan oraya sürüklenmeye başlıyoruz. Pusette kuzularla bu iş oldukça zor, kocayla keyfe keder hem gezip hem restoran bakındığımız gezilere hiç benzemiyor:( Yorgunluktan bitmiş bir şekilde bir Japon mutfağında karar kılıyoruz. Kuzular hiçbir şey yiyemeden pusetlerinde uyuyakalıyorlar. Çocuklu şehir gezimizin ilk hayal kırıklığını yaşıyoruz. Dersimizi alıp diğer geceler için rezervasyon yapıp nokta vuruşu yapmaya karar veriyoruz. Tokio isimli restoran barda, Çin işi Japon işi mutfağından sevdiklerimizden “little little into the middle” söyleyip birer kadeh beyaz şarapla geceyi sonlandırıyoruz.
DOLANDIRICI TAKSİLERE DİKKAT!
Aslında otelimiz yürüyüş mesafesinde, ama bitik durumdayız, taksiye atlıyoruz. Taksimetre açık, 1 km lik yol 5000 HUF yazar mı hiç? Vallahi yazıyor. Gece tarifesiymiş. Ne tarifeymiş be arkadaş! Gündüz havaalanından gelirken 30 km de 7500 HUF (75 TL) yazmıştı gece 1 km de 5000 HUF (50 TL) yazıyor. Bu gece tarifesi değil, resmen dolandırıcılık tarifesi. Vak vak vak diye ortada dolanan turistler binerse bu tarifeyi açarsınız diye özel bir tarife belirlemişler bence. Yorgunluk hissine kandırılma hissini de ekleyip yataklara keyifsizce seriliyoruz.
BUDAPEŞTE’DE 2. GÜN, NEW YORK CAFE VE SZECHENYI HAMAMLARI
Yeni bir gün, yeni umutlar. Newyork Cafe ve Szechenyi Hamamları gezileri öncesindeburada çok yaygın bir zincir olan California Cafe Company de Starbucks stili sandviçli kahvaltımızı ediyoruz. Kahve sırası bekleyen üç köpeği gören bizim kuzular çok şaşırıyor:)
5 – NEWYORK CAFE
Ardından Budapeşte Gezilecek Görülecek Yerler listemizin 4.s ü, 1894 yılında açılan turistlerin Kabe’si meşhuuur Newyork Cafe’de kapuçinomuzu yudumluyoruz. Kapuçino bahane, ambians şahane. Dün gittiğimiz operaya çok benziyor burası. Sabah saatlerinde bile amcanın biri piyano çalıyor, ne güzel 🙂
Oğlanın eline ver iPad’i, istediğin yerde istediğin kadar otursun, yanında mısın değil misin farkında bile olmuyor, ama kız iPad sevmez, her yerden çabucak sıkılıp insanı sıkboğaz ediyor. Hanım kızımız New York Cafe’nin devasa pencerelerine tırmanmaya başlayınca gitme vaktimizin geldiğini anlıyoruz.
İstikamet Szechenyi hamamları. Budapeştegezilecek yerler listesinde ailecek en ilgimizi çeken atraksiyon bu 🙂 Geldiğimizden beri ne zaman sıcak havuza gideceğiz diye sorup duruyor kuzular. Haritaya bakıyoruz, yarım saatlik yürüyüş mesafesi var, yürür müyüz yürürüz.
6 – SZECHENYI HAMAMLARI
Yolumuzun üstündeki Kahramanlar Meydanı’nda soluklanıyor, Şehir Parkı’nın içinden geçerek Szechenyi Hamamı’na ulaşıyoruz. Budapeşte Gezilecek Görülecek Yerler listemizin 5.’si olan Szechenyi Hamamları giriş ücreti 4 kişi için 17000 HUF (170 TL). Vay anasını sayın seyirciler. 0-6 yaştan bari para almaz insan yahu. Neyse, hamama giren terler diyoruz ve işte kış ortasında açık havada sıcacık havuzun içindeyiz, harika hissediyoruz 🙂 Ellerimiz buruşana kadar sudan çıkmıyoruz..
Hamam sefası sonrası bulunduğumuz şehir parkında manzaralı bir restoran olan Robinson Restaurant’a gidiyoruz. Hafif yağmur çiselemeye başlıyor, göle nazır cam kenarı masamızda huşu içinde yemeğimizi yiyoruz. Bu öğün için eşim tercihini spare ribsden, bense ev yapımı pappardelle üstünde fırında ördek bacağından yana kullanıyorum.
Kuzular da bizim yediklerimizden seç beğen al yapıyor 🙂 Sıcak su hepimizi gevşetti, kuzular sandalye tepesinde uyuyakalıyor 🙂 Otele gidip biraz dinlensek iyi olur. Gideceğimiz güzergâhta trafik var gibi. Metroyu bir denemek istiyoruz. Avrupa şehirlerinde fare gibi yer altına in in in, çık çık çık, o hattan bu hatta yer altında yürü yürü yürü nefret ederim ama Budapeşte metrosunu çok beğeniyorum. Kısacık bir yürüyen merdivenden indikten 5 adım sonra metrodayız. Böylesini ilk kez görüyorum. Adamlar derin kazmaya üşenmişler herhalde 🙂 Metro daracık tünelden duvarlara sürtecekmiş gibi ilerliyor, otelimize en yakın istasyonda inip yine kolayca gün yüzüne ulaşıyoruz 🙂
Akşam iki dirhem bir çekirdek hazırlanıp dışarı çıkana kadar şakır şakır yağmur yağdığını farketmiyoruz. E hani 3 gün boyunca hava yağmursuzdu? Şemsiyemiz bile yok yahu. Çocukları pusetlerine oturtup dizlerine odadan aldığımız havluları seriyoruz ve bize en yakın kamusal alan olan bir pub’a koşar adım ulaşıyoruz 🙂 Biz biralarımız, kuzular da limonataları ile sağlığımıza kadeh kaldırıyoruz 🙂
BUDAPEŞTE RESTORAN TAVSİYESİ 3, TAVERNA DIONYSOS
Yağmur nihayet diniyor. Dün akşam yer bulamayıp bu akşam için yer ayırttığımız Rum restoranı Taverna Dionysos’a doğru yola koyuluyoruz. Ve işte tavernadayız. Sahnede 5 kişilik grek saz heyeti, masamızda beyaz şarabımıza eşlik eden sarmısaklı midye, patlıcan rulosu içinde eritilmiş peynir, calamari, grek salata, mmm nefis. Kuzular da pusetlerinde uyuyakalınca onları da çekiyoruz köşeye, oh değmeyin keyfimize:) Gece doğal olarak sahnede sirtaki yaparak sona eriyor:)
BUDAPEŞTE’DE SON GÜN…
Yağmur sonrası pırıl pırıl bir güneş. Kendimizi hemen sokaklara atıyoruz. Margaret Adası ve Chain Bridge’i ziyaret etmeden önce Hafta sonu kahvaltısını dışarıda yapmaya gelmiş Macarlarla birlikte ilk gün gittiğimiz Menza Etterem’in karşısındaki güzel bir kafenin güneşli masalarında kahvaltımızı yapıyoruz.
7 – MARGARET ADASI
Şimdi istikamet Budapeşte Gezilecek Görülecek Yerler listemizin 7. sı olan Margaret Adası. Margaret Adası Tuna nehrinin ortasında, ince uzun bir yaprak şeklinde, bir ucundan Margaret Köprüsü, diğer ucundan da Arbat Köprüsü ile hem Buda tarafına hem de Peşte tarafına bağlanmış yemyeşil bir adacık. Tarihte bu adacıkta ne olmuş bitmiş ilgi alanım değil ama günümüzde parkları, botanik bahçeleri, spor tesisleri ile Macar halkının sayfiye yeri olarak görev aldığını söyleyebilirim. Biz adaya merkeze yakın tarafındaki Margaret Köprüsü üzerinden ulaşıyoruz. Park, bahçe, salıncak, kaydırak atraksiyonlarının ardından aynı köprüden Peşte’ye geri dönüyoruz.
8 – TUNA KIYISINDAKİ AYAKKABILAR
Hedefimiz ikinci dünya savaşında ayakkabılarını çıkarttırılıp kurşuna dizilmek suretiyle katledilen ve cesetleri Tuna’da sürüklenen Yahudilerin anısına yapılmış ayakkabı heykelciklerini görmek. Ama Parlamento Binası tadilatta olduğu ve her tarafı barikatla kaplı olduğu için tam o hizada bir türlü sahile ulaşmayı başaramıyoruz:( Ben yine de foto koyayım hatıra olsun:)
9 – KRALİYET SARAYI
Kaderimize küsüp Chain Bridge’ e doğru ilerliyoruz. Bu sefer köprüden karşıya geçiyor ve ilk kez Buda tarafına ayak basıyoruz. Köprü biter bitmez karşımıza çıkan teleferikle Kraliyet Sarayı’na çıkıyoruz. Sadece 3 dakika süren teleferikle yukarı çıkış için 2 büyük 2 çocuk 3600 HUF (36 TL) ödüyoruz.
Macar Ulusal Galerisi’ni de içinde barındırması sebebi ile hem saray hem müze olarak ziyaret ediliyor. Ayrıca bir tepenin en uç noktasına konuşlanmış olması sebebi ile hem havadar hem de olağanüstü bir manzaraya sahip. Sarayın bahçesini geziyor, okçuların olduğu yerde soluklanıyoruz. Dönüşte pusetlerle yokuş aşağı salıyoruz:) İnerken nefis Budapeşte fotoları alıyoruz.
Chain Bridge’den geri dönüp köprünün hemen dibindeki tekne restoranlardan birinde köprü manzarasına karşı açık havada öğle yemeğimizi yiyoruz.
Bir süre sonra rüzgar çıkıp, üşümeye başlayınca tekneyi terk ediyoruz. İstikamet yine Vaci Utca. Caddeyi boylu boyunca gezip Hard Rock Cafe Budapest’e uğruyoruz. Aslında sadece birşeyler içmeyi planlamıştık ama menüdeki resimler iştahımızı kabartıyor, kız koccaman bir sundae biz de biranın yanında fish&chips sipariş ediyoruz.
Oğlan da iki seksen uzanmış uyuyor 🙂 Fish&Chips in dışı kıtır kıtır, içi sulu sulu, bu lezzete bayılıyoruz. Çıkışta çocuklar cadde üstünde pipisi ve poposu açıkta çıplak bir çocuk heykeli görüyor, bu onlara o kadar ilginç geliyor ki etrafında dönerek dans edip, her seferinde çocuğu taciz ediyorlar 🙂
BUDAPEŞTE RESTORAN TAVSİYESİ 4 , MATYAS PINCE
Akşam yemeği için rezervasyonumuz Budapeşte’nin en ünlü restoranlarından 110 yıldır müşterilerine hizmet veren RestaurantMatyas Pince’de. Budapeşte Gezilecek Görülecek Yerler listemizin 11. si olan restorana girdiğimizde canlı müzik başlamış bile. Ambians etkileyici. Kendimizi orta çağa ışınlanmış gibi hissediyoruz. Kuzular ıspanaklı erişteli kremalı tavuk çorbası içiyor, bizim de beyaz şarabımıza sebze şişli isli peynirli risotto eşlik ediyor. Tok karna bir yemek bu kadar lezzetli gelebilir mi insana? Gerçekten müthiş.
Restoran bu akşam pek kalabalık değil, masamız sahneye çok yakın. Hemen karşımızda tombik Macar amcalar müzik ziyafeti çekiyorlar. Türk olduğumuzu öğrenince, Üsküdar’a gider iken patlatıyorlar. Scent of a woman’ın film müziğini çalmaya başladıklarında az önce damağımızda yaşanan lezzet patlaması gibi ruhumda duygu patlamaları yaşıyorum. Müzik içime işliyor, kalbimi titretiyor. Ta ki ipad te angry birds oynayan oğluma “Hadi oğlum, vur onu” diye tezahürat yapan romantik kocamın sesini duyana kadar!
Artık gitme zamanı… Pusetlerinde uyuyakalan kuzularla birlikte son kez Budapeşte sokaklarında dolaşıp otelimize dönüyoruz.
Uçağımız sabah 6:30 da. Otelden ayarladığımız havaalanı transferi ile (25 euro) konforlu bir şekilde alana ulaşıyoruz. Çocuklu olduğumuz için yine öncelik veriliyor, uçağa ilk biz biniyoruz 🙂 Uçak pistten havalanır havalanmaz aile boyu uykuya dalıp, göz açıp kapayıncaya kadar vatan topraklarına ulaşıyoruz 🙂
İki çocuk, iki puset ve iki valizli ilk Avrupa seyahatimizin sonuna geliyoruz. Yaşanan tüm yorgunluklardan, bıkkınlıklardan, geriye sadece mutlu anlar, mutlu anılar kalıyor…
Kebabçıdan balıkçı olur mu? Olmamış. Aslında iyi bir şefin elinden çıkan taze deniz ürünleri ile bu işe gönül koyan bir işletme bunu başarabilirdi ama…