Amerika’nın New York’a komşu eyaletlerinden New Jersey’in en büyük şehri Paterson’ın beşte biri Türklerden oluşuyor. 150 bin nüfuslu kentte 30 bin Türk yaşıyor.
Paterson’da pek çok Türk restoranı bulunuyor. Kentin en işlek caddelerinde kulağa Türkçe müzikler geliyor. Dükkan önlerine sandalye atmış olan esnaflar da hem müşteri bekliyor hem de tavla atıyor. Paterson da 2 camiden birinin adı da Karacay. Bunun nedeni kentte 5 bin Karaçay Türk’ünün de yaşaması. Burada İngilizce konuşmaya da ihtiyaç duymuyorsunuz. Çünkü karşılaştığınız her 5 kişiden biri Türk.
New Jersey’nin Paterson şehri, ABD’de Türkler’in en yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biri. Bunda şehrin geçmişinin ve buraya yerleşen ilk Türkler’in payı var. İngilizce konuşmaya ihtiyaç duymadığınız bu şehirde, Türkiye’ye ait her şey var.
150 bin nüfusuyla New Jersey eyaletinin en büyük üçüncü şehri olan Paterson, ABD’nin tarihinde önemli gelişmelere sahne olmasıyla anılıyor. Buranın, bir zamanlar ülkenin en zengin şehirlerinden olmasının bir nedeni 18 yüzyılın sonunda Passaic Nehri şelalelerinden elde edilen elektrikle kentte Britanyalı üreticilerden bağımsız bir endüstri kurulmuş olması. Şehir, “Amerika’da endüstri devriminin beşiği” olarak anılıyor. 19. yüzyılda tekstil, ipek, silah ve ardından demiryollarının gelişmesiyle başlayan lokomotif üretimi, zenginliğin kaynağı.
Paterson, 19 yüzyılın ikinci yarısında “İpek Şehri” adıyla anılmış. Gelişen endüstri, beraberinde göçmen işçileri getirmiş. Almanlar, İrlandalılar ve Yahudiler, ilk gelenler. Onları Suriyeliler, Türkler ve Lübnanlılar takip etmiş. Dünya Savaşı sırasında uçak üretimine destek veren kent, 60’lara doğru gelindiğinde, bölgedeki birçok şehirle birlikte düşüş dönemine girmiş. Ünlü şair William Carlos Williams, endüstri devriminin ardından Paterson şehrini bir vaka gibi inceleyerek , Amerikan tarihini yeniden yazdığı Paterson adlı epik bir şiiri bile var. Yani Paterson, birçok açıdan ilgi uyandıran bir şehir.
Camiler, dönerciler ve tavla sesleri…
Bugün Paterson başka bir isimle anılıyor: Küçük İstanbul. Burası, ABD’deki en büyük Türk toplumuna ev sahipliği yapıyor. Kentte yaşayan 30 bin Türk, nüfusun yüzde 20’sini oluşturuyor. Gerçekten de ana caddede yürüdüğünüzde adım başı karşınıza Türkçe isimli bir dönerci, lokanta ya da berber dükkanı çıkıyor. Burada Türk bayrakları Amerikan bayraklarıyla yan yana asılıyor. Şehirdeki iki camiden çıkanlar, Türk tarzı kahvelerde bir araya geliyor. ABD’nin aslına en uygun ve en güzel Türk lokantalarının Paterson’da bulunduğu söyleniyor. Hafta sonları yakın şehirlerden yemek yemeğe ve sosyalleşmeye gelenlerle şehirdeki Türk nüfusu daha da artıyor. Kulağa sık sık Türkçe çalınan şarkılar geliyor. Türk Günü’nde buraya yalnızca New Jersey ve New York’tan değil, çevre eyaletlerden de Türkler geliyor.
Paterson, ABD’de Türk toplumunun kendilerine korunaklı bir yuva kurdukları alanların başında geliyor. Sonradan gelen göçmenler de en azından Amerika’da ilk adım olarak kendilerine iş ve ev verebilecek, kendi dillerinde konuşabilecek ve tanıdık bir kültür içinde yaşayabilecekleri böyle hazır toplulukların içine girmeyi tercih ettiklerinden, Türklerin hatırı sayılır bir kısmı ABD’ye buradan giriş yapıyor.
Kapıyı Karaçay Türkleri araladı
Türklerin Paterson’daki serüveni, Karaçay Türkleri’nin buraya gelişiyle başlıyor.
Karaçay Türkleri, ya da Karaçaylar, bugün çoğunluğu Rusya Federasyonu içinde kalan Karaçay-Çerkezya’da yaşayan bir Türk grubu. Tarihsel olarak Kafkas Dağı’nın zirvesi olan Elbruz Dağı’nın bir yamacından geliyorlar. Özgürlüklerine düşkün, bağımsız karakterli bu halk, 1860’larda Çerkezya’nın Rus istilasına uğraması sonucu başlayan ve Rus Devrimi sonrasında Sovyetler’in zorunlu göç politikalarının sonucu olarak devam eden göçlerle Amerika’ya, Almanya’ya, Türkiye’ye Lübnan’a ve Suriye’ye göç ediyorlar.
2. Dünya Savaşı sırasında, bu kez mülteci akını yaşanıyor Paterson’a. Alman-Rus Savaşları sırasında yurdundan olan Karaçaylılar önce başta Eskişehir olmak üzere Türkiye’ye, ardından, özel bir kotayla mülteci olarak ABD’ye sığınıyorlar. Onların da Amerikan rüyası, soydaşlarının yoğun olarak yaşadığı bu şehirde başlıyor. Bugün, büyük bölümü Paterson’da olmak üzere ABD’de 5 bin Karaçaylının yaşadığı tahmin ediliyor. Şehirdeki iki camiden birinin ismi de Karaçay Camii.
Karaçaylılar, Türkiye’deki tanıdıklarını ve akrabalarını evlilik yoluyla yanlarına aldırtmışlar. Nevruz Yıldız de 1985 yılında Paterson’a böyle gelmiş. “Benim teyzemin kızı Rusya’dan buraya gelen biriyle evlendi ve bu vasıtayla geldi. Teyzem onların istekleriyle geldi ve vatandaş oldu, sonra annemi getirtti. Annem de vatandaş olunca bizleri evlatlarını getirtti,” diye anlatıyor. “Ben rahattım, halamın çocuklarının burada plastik fabrikaları vardı. Ayrıca da benim geldiğim yıllarda her fabrikanın, her iş yerinin önünde işçi aranıyor yazıyordu. Şimdi ekonominin durumu insanları sıktı.”
Paterson’da Türk nüfusu 1950’lerde 60 bini bulurken, bugün bu rakam yarı yarıya düşmüş. Elbette burayı bir basamak olarak kullanan Türkler’in, ikinci adımda New York’a yerleşmesinin payı var. Yine de Türk tanıdıklar, iş olanakları ve kiraların uygun olması, Türkleri bu bölgeye çekmeye devam ediyor.
Ünlü yazar Tolsty’un kızı yardım etmiş
Bugün geçmişlerini anlatan Paterson Türkleri’ Rus romancı Leo Tolstoy’un kızı Alexandra Tolstoya’nın ismini mutlaka anıyorlar. Çünkü Tolstoya, Karaçaylar, Tatarlar ve Çerkezler gibi Kafkas halklarının geçmişinde önemli bir yere sahip.
Sovyetler Birliği’nde ifade özgürlüğünü savunduğu için beş kez tutuklanan ve hapis yatan Alexandra Tolstoy, 1931 yılında ABD’ye yerleşir. Yakınları tarafından Sasha olarak çağrılan bu yardımseverliğiyle ünlü kadın, New York’un kuzeyinde bir çiftlik satın alır. Burada 1939’da II. Dünya Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği’nden ve Avrupa’dan kaçan komünizm mağdurlarına yardım için Tolstoy Vakfı’nı kurar. Vakıf, 500 binden fazla insanın, Sovyetler Birliği’nden ABD’ye sığınmasına yardım eder. Mülteciler çiftlikte barındırılır, onlara iş verilir.
İsrail, Altı Gün Savaşları’ndan sonra Golam tepelerini işgal ettiğinde, Paterson’da yaşayan bir grup Karaçaylı, daha önce de Suriye ve Türkiye’den soydaşlarını kaçıran Tolstoy Vakfı’na başvurur ve akrabalarının ABD’ye getirilmesini talep eder. Alexandra Tolstoy, ABD İçişleri Bakanlığı’ndan özel izin alarak, bu insanların Paterson’a güvenle yerleşmesini sağlar.